28 Nisan Neden İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü İlan Edilmeli?

İşçi deyince nedense çoğumuzun aklına hemen sarı baretli, bizden uzak ve farklı kişiler geliyor. Bizden çok uzak bir kavramdan bahsedildiği yanılgısına düşsek de, sıkı durun… Aslında geçinmek için emeğimizi satmaya mecbur olan bizler de işçiyiz. Hayatın olağan akışında pek aklımıza gelmese de, işte bu yüzden işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri hepimizi yakından ilgilendiriyor. Çalışırken ölmek veya sakat kalmak istemiyorsak Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin bize sunduğu birkaç ipucuna kulak verebiliriz.

Aileler sayesinde “Kaza değil cinayet!”

Bugün ülkede “iş kazası” yerine “iş cinayeti” deniyorsa, Soma davası geniş kitleler tarafından sahipleniliyorsa, 20-25 yıl hapis anlamına gelen “olası kast” konuşuluyorsa, kamu görevlileri yargılandıysa, bunda İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenlerin Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin rolü büyüktür.

Aileler, 7 yıldır şirketlerin ısrarlı ve iddialı tazminat tekliflerini kabul etmeyip açtıkları ceza davalarını takip ediyorlar, “Bizim canımız zaten yandı, başka canlar yanmasın” diye tüm sorumluların yargılanmasını talep ediyorlar, 40 nöbettir her ayın ilk pazarı Galatasaray Meydanı’nda Vicdan ve Adalet Nöbeti tutuyorlar. Son 3 yıldır da dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de 28 Nisan’ın İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas günü ilan edilmesine dair taleplerini dile getiriyorlar.

Peki, neden bunu istiyorlar?

1- İşçi sağlığı sadece katliamlarla gündeme gelmemeli

İş cinayetleri sadece işçilerin toplu olarak hayatını kaybettikleri katliamlarda basının ve dolayısıyla kamuoyunun dikkatini çekebiliyor. Oysa dünyada her 15 saniyede 1 işçi çalışırken hayatını kaybediyor. Senede en az 1 gün bu konuya dikkat çekilmesi garantilenmeli.

2- 28 Nisan devlete kamuoyu baskısı oluşturur

28 Nisan “iş kazaları” ve meslek hastalıklarının önlenebilir olduğuna dikkat çeker. Öncelikle işverenler ve devlet üzerinde kamuoyu baskısı oluşturmayı amaçlar. Bozuk iş organizasyonu ve “iş kazaları”, meslek hastalıkları arasındaki ilişkiye, başka bir deyişle “çalışırken nasıl ve neden hastalandığımıza, yaralandığımıza ve öldüğümüze” dikkat çeker. İşçileri bir günlük faaliyetlerle bir araya getirmeyi ve aralarındaki dayanışmayı artırmayı amaçlayan bir gündür.

3- İş kazası yoktur iş cinayeti vardır

Aslında “iş kazası” diye bir şey yoktur. Yıllık “iş kazaları” analiz edildiğinde “kazaların” %98’sinin “önlenebilir ve öngörülebilir” olduğu görülür. Bu nedenle “iş kazası” değil  iş cinayetidir. Eğer yasalar uygulanırsa, gerekli tedbirler alınırsa ve bütün sorumlular adilce yargılanıp cezalandırılsa, iş cinayetleri durdurulabilir.

4- Türkiye bir işçi mezarlığından farksız

Her gün 5 ila 8 işçi evden işine gitmek için çıkıyor ve bir daha geri dönemiyor. Resmi istatistiklere göre 1943’ten beri 85 bin, gayri resmi istatistiklere göre 125 bin insan çalışırken hayatını kaybetti. 2014’te bu rakam en az 1886, 2015’in ilk üç ayında ise en az 351 işçi. Ölümler artıyor.

5- Meslek hastalıkları herkesi öldürüyor

Çalışanları zamana yayılmış şekilde öldüren meslek hastalıkları sadece kaçak atölyelerde kot taşlayan silika tozuna maruz kalıp silikosiz hastalığına yakalanan işçilerle gündeme geliyor. Oysa Sabancı, Eczacıbaşı/Vitra, Koç, Ülker, Toyota ve Şişecam (2014 İş Cinayetleri Almanağı’nda bu firmalarda meslek hastalığına yakalanan işçilerin röportajlarını bulabilirsiniz) gibi ülkenin en büyük firmalarında işçiler insanlık dışı koşullarda çalıştırılıyor. Meslek hastalıklarına yakalanan işçiler işten çıkarılarak yavaş ölüme terk ediliyor. Merdivenaltı işyerlerine sesine yükseltenler Türkiye’nin en zenginlerinin işçileri yavaş yavaş öldürmesine ses çıkarmıyor. Bu şirketlerin ürünleri lavabo, küvet, klozet, bardak, borcam, otomobil olarak hanelerimize giriyor ve bizleri de suç ortağı haline getiriyorlar.

6- Hepimiz risk altında işçileriz

“İşçi” sadece madende veya inşaatta çalışan bir insan değildir. Geçinmek için emeğini satmaya mecbur olan herkes işçidir. Beyazyakalı bir yönetici, ajansta çalışan bir kreatif veya büroda çalışan bir avukat olmak bizi işçi sağlığı ve iş güvenliği önemleri alınmamış koşulların getirdiği meslek hastalıkları ve ölüm riskinden muaf kılmaz. Çalışırken ölmek, sakat kalmak, meslekte iş göremez duruma gelmek istemiyorsak üzerimize düşeni yapmak bizim elimizde.

Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin 28 Nisan mücadelesine nasıl destek olabiliriz?

1- iscinayetleriniunutma.org İmza Kampanyası

Ailelerin başlattığı imza kampanyasına katılabiliriz. Aileler topladıkları ilk imzaları Meclis’te grubu bulanan partilere sundular. Hepimizin desteğinizi bekliyorlar.

2- 28 Nisan İstiklal Caddesi Yürüyüşü, 19:30

Bu yıl 4’üncüsü düzenlenen 28 Nisan yürüyüşünde Aileler ve destekçileriyle buluşabiliriz. 28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü ilan edilsin talebiyle Fransız Kültür Merkezi önünden Galatasaray Meydanı’na yürünecek. Günün anlamına uygun olarak kıyafetlerde tercih edilen renk siyah olacak.

3- İş Cinayetleri Almanağı 2012/ 2013/ 2014 /2015

Adalet Arayana Destek Grubu’nun iş cinayetlerini ve Ailelerin mücadelesini görünür kılmak amacıyla bu yıl 4’üncüsünü çıkarttığı İş Cinayetleri Almanağı’nı satın alabiliriz.

28 Nisan’ın dünyadaki tarihi

  • 28 Nisan 1914’te ilk defa “iş kazaları”ndaki işveren sorumluluğu hukuken Kanada’da tescil edildi.
  • 1984’te Kanada Kamu Çalışanları Sendikası inisiyatifiyle 28 Nisan, önce sendika bazında yas günü olarak hayata geçirildi.
  • 1 yıl sonra Kanada Sendikalar Konfederasyonu 28 Nisan’ı tek taraflı  olarak “Ulusal Yas Günü” ilan etti.
  • Kanada sendikalarının 7 defa yas ve anma günü etkinlikleri düzenlemesinden sonra, 1991’de Kanada devleti 28 Nisan’ı resmi yas günü ilan etti.
  • 1989’da ABD’de, 1992’de İngiltere’de 28 Nisan resmi yas günü ilan edildi.
  • Bu tarihten sonra pek çok ülkede, genellikle sendikaların önderliğinde 28 Nisan, parlamentolarda da kabul görerek resmi anma ve yas günü oldu.
  • 2001’de Dünya Uluslararası Çalışma Örgütü, 28 Nisan’ı “Dünya Çalışma Güvenliği ve Sağlığı Günü” ilan etti.

Bu yazı ilk olarak Esra Yalçınalp tarafından yazılmış, T24’de yayınlanmıştır. Yazının bazı kısımları günümüze göre güncellenmiştir. 

28 nisan