30. Vicdan ve Adalet Nöbeti

Her ayın ilk pazar günü Vicdan ve Adalet Nöbeti tutan Adalet Arayan İşçi Aileleri, 30. nöbetlerini Soma katliamında hayatını kaybeden 301 işçi kardeşimiz için tuttu.

13.00′te Galatasaray Lisesi önünde başlayan nöbeti, Davutpaşa patlamasında kardeşi Heybetullah Güleç’i kaybeden Hakkı Güleç açtı. Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni iş cinayetlerini en aza indirmek, iş cinayetlerine karşı duyarlılık oluşturmak ve iş cinayetlerini “kader”, “takdiri ilahi” olarak açıklayan siyasilerin söylemlerini boşa çıkarmak için tuttuklarını belirtti.

Basın açıklamasını ikinci Van depreminde hayatını kaybeden gazeteci Cem Emir’in kardeşi Tuncel Emir okudu. 14 Mayıs’ta Soma katliamında hayatını kaybeden işçiler için yaptıkları “Saygı ve Öfke Yürüyüşü”nden bahsetti. Adalet Arayan İşçi Aileleri olarak 1 işçinin iş cinayetinde hayatını kaybetmesinin 301 işçinin hayatının kaybetmesi kadar sahiplenilmediği sürece iş cinayetlerinin azalmayacağını ifade etti. Her iş cinayetinin aynı duyarlılıkla ve aynı adalet duygusuyla sahiplenilmesini istediklerini aktardı.

Nöbetin röportajcı gazetecisi Mehveş Evin, 2013 yılında sadece basına yansımış en az 1235 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini belirterek, bu korkunç rakamın iş cinayetlerinde hayatını kaybeden birçok işçi ile meslek hastalıkları nedeniyle yavaş yavaş, sessizce hayatını kaybeden işçileri kapsamadığını belirterek, iş cinayetlerinin her geçen gün arttığına dikkat çekti. Soma katliamı vesilesiyle oluşan duyarlılığın sönümlenmemesini temenni ederek sözü iş cinayetlerinde yakınlarını kaybeden ailelere verdi.

Biz Soma’yı 6,5 yıl önce gördük

2008′de 20 işçinin hayatını kaybettiği Davutpaşa patlamasında eşi Gülhan Çabuk’u kaybeden İdris Çabuk 2008′den beri sürdürdükleri adalet mücadelesinden bahsetti. Çabuk şunları anlattı: “Biz Soma’yı 6,5 yıl önce gördük. Dedik ki, önlemler alınmazsa, sorumlular yargılanmazsa, yazılı kanunlar uygulanmazsa iş cinayetleri artacak. Bir gün 1 kişi, ikinci gün 5 kişi, üçüncü gün 10 kişi-20 kişi, en son Soma’da şahit olduğumuz gibi 301 kişi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti, kaybedecek. Soma’da hayatını kaybedenlere başsağlığı ve sabır dilemek, maddi yardımda bulunmak yetmiyor maalesef, hiçbir şey düzelmiyor. Maalesef iş cinayetleri böyle yapılınca devam ediyor. İnsanların vicdanını rahatlamak gerekiyor elbet, ama asıl insanların adalet duygusunu yerine getirirseniz o insanlara en büyük iyiliği yaparsınız. Adalet bu ülkede işlemiyor. Maalesef biz 6,5 yıldır bütün ‘iş kazaları’nda, iş cinayetlerinde gördük ki adalet duygusu işlemiyor. Hâkimler buna izin vermiyor, savcılar izin vermiyor, vali izin vermiyor, bakanlıklar izin vermiyor, başbakan da izin vermiyor. Bu işin fıtratında var diyor, bu kelimeyi kullanarak adaletin önüne geçiyor. (…) Soma’daki kardeşlerimize maddi yardımlar olacak, daha çok olsun. Kanunlarda olan, zaten hakkı olan, bağış yapılmış gibi gösteriliyor. İki maaş birden vereceğiz, maaşlarını bağlayacağız, bu zaten onların hakkı. (…) Yardım eden insanlar, sendikalar, siyasi partiler bu işe duyarlıysalar, davalarında yanlarında olsunlar. İş cinayetlerini engellemek istiyorsak hukuk sistemini, adalet sistemini çalıştırmamız gerekiyor. (…) Biz uyardık, uyarmaya devam edeceğiz. Desteğinizi bekliyoruz, sesimiz ne kadar gür çıkarsa iş cinayetlerinin önüne geçebiliriz, ama sessiz kaldıkça ölümler artar.”

 

Türkiye sermayesi aklını başına toplamalı

31 Ekim 2013′te Esenyurt Doğa Hospital’da tabela montajına gönderilen ve işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınmaması nedeniyle 17 yaşındaki oğlu Eren Eroğlu’nu kaybeden Erdinç Eroğlu söz aldı. ”Türkiye sermayesinin parası kanlıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği için harcanacak paraları maliyet unsuru olarak gördükleri için gerekli önlemleri ve tedbirleri almıyorlar. Bugün 301 işçi kardeşimizin vefatında da aynı durum devam ediyor. Hep daha fazla kazanç daha fazla üretim, daha az önlem… Dün Kartal’da bir inşaatta 3 işçi kardeşimiz vefat etti. Türkiye sermayesi aklını başına toplamalı. İşçiler için harcananları maliyet unsuru olarak görmemeli. Bu tip davalarda kamu yöneticilerinin yargılanamaması bizim kaybettiğimiz canlarımızın, evlatlarımızın, kardeşlerimizin hesabının sorulmasında en büyük engeldir. Bilirkişiler… Siz nasıl biliminsanlarısınız? Bu davalarda takdir hakkınızı hep sermayeden yana kullanıyorsunuz. Bütün iş cinayetlerindeki tavrınız aynı. Nasıl bir vicdanınız var? O canların aleyhine nasıl karar veriyorsunuz? O canların suçu çalışmak mıydı? Ekmek parası kazanmak mıydı onların suçu? Biz evlatlarımızı onlar kazansın, paralarına para katsınlar diye mi yetiştirdik? Bu bilirkişiler de elbette zamanı gelince hesabını verecekler. Hâkimler ve savcılar, sizlere burdan sesleniyorum… Bu davalarda takdir yetkinizi hep sermaye için kullanıyorsunuz. Nasıl bir vicdan var sizde? Hep bizim vefat eden evlatlarımız, kardeşlerimiz suçlu çıkıyor. 1-2 yıl hapis ve para cezası… Hepsinde tek tek sorumluluğunuz var. Eve gittiğinizde eşlerinizin, çocuklarınızın yüzlerine nasıl bakıyorsunuz? Siyasiler sizin asli göreviniz nedir? Mevzuatı yasalara uygulamak, aksayan yasaları mevzuatı değiştirmek değil mi? Niye değiştirmiyorsunuz? Daha kaç canın gitmesi lazım? Sendikalar ne zaman aklınız başınıza gelecek? İşçi sınıfı için ne yapıyorsunuz? Soma’nın hesabını soracağız diyordunuz. Böyle mi soracaksınız? İşbirliği içindeniz. Hele sarı sendikalar… Hepsi dirsek temasında. Hiçbiri affedilecek gibi değil. Yoldan geçenler… Bu olaylar sizin başınıza geldiğinde mi aklınız başınıza gelecek? Ama çok geç olacak. Bizim canlarımız gitti. Bizim mücadelemiz sizler için. Bu saatten sonra Türkiye’de bir işçi daha hayatını kaybetmesin diye.”

Soma’da yapılan açıklamalar iş cinayetini işçilere yüklemenin emarelerini taşıyor

Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin gönüllü hukukçularından, Soma katliamında 2 kuzenini kaybeden Berrin Demir söz aldı.”Ben avukatım. 6 yıldır iş cinayetinde yakınlarını kaybeden Adalet Arayan İşçi Aileleri’ne destek veriyoruz. Ailelerle birlikte Vicdan ve Adalet Nöbetini tutuyoruz. Bir daha olmasın, bu resimlerin yanına başka resimler eklenmesin diye nöbeti tutuyoruz. Ama destek için bulunduğumuz yerde artık aile ferdi olarak bulunuyoruz. Soma’da ben de iki kuzenimi kaybettim. Acılar her yere yayılmış vaziyette. Bu bir sürpriz değildi. Bekleniyordu. Bunlar bizi bu toprağın altına diri diri gömecekler teyze diyorlardı. İleriye dönük umutları yoktu. Emekli olabileceklerini düşünmüyorlardı zaten. Bir gün bunun altında kalacaklarını hepsi tahmin ediyordu. Soma’da işçi sağlığı ve iş güvenliği adına hiçbir şey yok. Dolayısıyla madene gönderilen bir işçi aslında ölüme gönderiliyor. Bunu da herkes biliyor. Biz buradaki mücadelemizi bir daha olmasın diye sürdürdük. Bundan sonra da bir daha olmaması için elimizden gelen çabayı sarf etmeye devam edeceğiz. Her gün yeni bir iş cinayetinin meydana gelmesi acıları sürekli büyütüyor. Dün yine bir inşaatta 3 işçi kardeşimiz hayatını kaybetti. Çünkü hesap sorulmuyor. Çünkü cezasızlık var. Çünkü kamu sorumluları cezalandırılmıyor. Düşük cezalar, paraya çevirmeler, ertelemeler… Bilirkişi raporları hayatını kaybeden işçileri sorumlu bulmanın yolunu buluyorlar. Soma’da yapılan birçok açıklama iş cinayetini işçilere yüklemenin emarelerini taşıyor. Kan parası vererek aileleri susturmaya çalışıyorlar. Aileler hep birlikte davalarına sahip çıkmalı. Ceza davalarının peşini asla bırakmamalılar. Maddi ve manevi tazminat davası hak aramanın bir parçası, ceza davasıyla birlikte sürdürmeliler. Biz de elimizden geldiğince dayanışma adına ne varsa yerine getirmek isteriz.”

Üstünkörü bir iddianameyle Soma katliamını örtecekler

1 Mayıs 2012′de, resmi tatilde emeği gasp edilerek çalıştırılırken hayatını kaybeden Selin Erdem’in ablası Sema Erdem söz aldı.”1 Mayıs 2012′de Arka Sıradakiler dizi setinde kız kardeşim Selin Erdem’i kaybettim. Burada gördüğünüz bütün aileler bir acıyla bir araya geldi. Ne yazık ki hepimiz canlarımızı kaybettik. Hepimiz bireysel acımızın yanında ortak bir mücadele yürütüyoruz. Geçtiğimiz günlerde bu vahşi sistemin yuttuğu arkadaşlarımız toprak altında kaldı, ama biz toprağın üstünde onlar için savaşmaya devam edeceğiz. Biz bu olayın kapanmasını istemiyoruz. Orada giden babalar, abiler, eşler var. Geride kalan bir yıkıntı oluyor. Çok acı, ama geriye bir aile kalıyor. O işlenen cinayetlerle beraber hepimiz bir yıkıntı haline dönüşüyoruz. Ancak bir araya gelerek bir şeyleri başarabiliriz. Bu sistem bizi yalnızlaştırmaya çalışıyor. O yüzden bir olmak, haklarımızı beraber savunuyor olmak, işlenen cinayetlerin sorumlularının yargılanıyor olması çok önemli. Herkes kendi rahatı için insanların hayatını hiçe sayıyor ve bunun karşılığında ceza almıyor. Özellikle kamuda görevliyse. Bu çok korkunç bir şey. Çok vahşi bir şey. O gün Soma’da sadece bir arkadaşımızı bile kaybetseydik, insan canının ne kadar değersiz olduğunu gösterecekti. Ben telaffuz etmeye bile utanıyorum. Ama onlar utanmıyorlar. 301 insandan bahsediyorlar. Bu olaylar her yaşandığında kendi acılarımız katlanarak artıyor. İnsanları çaresiz bırakıyorlar. Çaresizliği kimsenin tatmasını istemem. Bu empati yapılabilecek bir his değil. Biz sizin buraya geçmenizi istemiyoruz. Bizden biri olmanızı istemiyoruz. Elimizdeki resimlerin bir tane daha artmasını istemiyoruz. Birileri de sorumluluk almalı. Ben Enerji Bakanıyım ve bundan sorumluyum, demeli artık. Birileri de çıkıp bunu söylemeli. Hiçbir tetkik yapılmadan yargılanmanın yapılacağından ben nerdeyse eminim. Üstünkörü bir iddianameyle Soma katliamını örteceklerinden eminim. Hepimiz yaşadık. Lütfen herkes cesur olsun. Ölenlerin de can olduğunu ve bir ailesi olduğunu unutmasınlar!”

İki gün gözüme uyku girmedi

11 Mart 2012′de Esenyurt Marmara Park AVM inşaatında çalışan işçilerden 11′i çıkan çadır yangınında hayatını kaybetti. Çadır yangınında kardeşi İsa Topal’ı kaybeden İdris Topal söz aldı. “Acımız çok büyük. Kardeşlerimizle aynı acıyı paylaşıyoruz. Bu çocuklar benim içimi kan ağlatıyor. Olay gününden sonra iki gün gözüme uyku girmedi, sabahladım. Ağladım televizyon başında, allahıma dua ettim, sağ kurtulsunlar diye. Maalesef hepsini kaybettik. Acımız çok büyük.”

Soma’daki aileler unutulmasın

2008′de meydana gelen Davutpaşa patlamasında kardeşi Heybetullah Güleç’i kaybeden Hakkı Güleç söz aldı.”2008′de Davutpaşa’da kardeşim, Heybetullah Güleç’i kaybettim. 6,5 yıldır mücadele ediyoruz. Aileler olarak hep ”başka canlar yanmasın” dedik. Bu ülkede iş cinayetlerinin ardı arkası kesilmeyeceğini biz çok iyi bildiğimiz için, biz aileler olarak bir kader birliği yaptık. Katıldığımız tüm platformlarda şunu dile getirdik: İş cinayetleri bu ülkenin kaderi değildir. İş cinayetleri önlenebilir. Sorumlular sorumluluklarını yerine getirmiş olsaydı bugün Davutpaşa, Ostim-İvedik, Kozlu olmayacaktı. Basın şu dili değiştirecek. Kaza değil, bu bir cinayettir. Basın bu dili değiştirdikten sonra hâkimler ve savcılar da bu dili değiştirecektir. Hâkimler ve savcılar iş cinayetlerine ‘kaza’ gözüyle baktıkları müddetçe bu ülkede ölümler devam edecektir. Soma’da 301 kardeşimiz öldü. Oradaki ailelere biz bütün maddi manevi destekleri sunduk diyorlar. Bu ailelerin yaraları kapanmaz. Bu iş cinayetlerinde bizim toplum olarak örgütlenmemiz lazım. Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin yanında durmamız lazım. Yoksa bu işçi ölümlerinin önüne geçilemeyecek. Davutpaşa ve birçok iş cinayeti unutuldu ama Soma’daki aileler unutulmasın.”

 

Adalet Arayan İşçi Aileleri, Soma’ya taziye ziyaretinde bulunacaklarını açıklayarak ve her ayın ilk pazar günü 13.00′te tutmaya devam edecekleri Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne davet ederek nöbeti sonlandırdılar.

Basın Açıklaması:

Basına ve Kamuoyuna

30. Vicdan ve Adalet Nöbetimiz için buradayız. Adalet Arayan İşçi Aileleri adına, hoş geldiniz diyoruz.

Bu nöbetimizi SOMA’ya ayırdık. Hemen 1 gün sonrasında aileler olarak, davetimize icabet eden dostlarımızla birlikte katliamda hayatını kaybedenlere “Saygı ve Sorumlulara Öfke Yürüryüşü”nü gerçekleştirmiştik. SOMA ilk değildi, son da olmuyor. Bakın, dün gece itibariyle, İstanbul Kartal’da 3 işçi iskeleden düşerek hayatını kaybetti… İşçilerin hayatları pahasına. Neden aynı, Soma’daki gibi kâr hırsı, hız ve denetimsizlik.

Öncelikle, başta SOMA katliamında hayatını kaybeden işçi kardeşlerimiz olmak üzere iş cinayetlerinde hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet, ailelerine sabır ve yaralı kardeşlerimize şifa diliyoruz.

Yıllardır söyledik ve söylemeye devam ediyoruz. İş cinayetlerinin son bulması için bu vicdansız ve adaletsizlik çemberini kırmalıyız.

Kırmalıyız ki, hayatını idame ettirmek için çalışan emekçi çalışırken ölmesin.

Kırmalıyız ki, iş dönüşü babasını-anasını-kardeşini-çocuğunu bekleyen yakınları boynu-bükük kalmasın.

Kırmalıyız ki, işçiler de sevdikleriyle hayal kurmaya devam edebilsinler.

Kırmalıyız ki, emekçinin hayatının da, kendisinin de kıymetli olduğu anlaşılsın.

Kırmalıyız ki, onlarca kurulu mahkemelerin üyeleri gerçekten adalet sağlama huzursuzluğunu iliklerine kadar hissedebilsin.

Kırmalıyız ki, uzmanlık ve bilirkişilik adına görüş bildirenlerin “işveren ve idare kayırıcılığı” son bulsun.

Kırmalıyız ki, adalet arayan yalnız kalmasın ve insanlık kazansın.

Yine yıllardır dilekçelerimizle mahkemelere, basın açıklamalarımızla kamuoyuna, “iş cinayeti davalarında yargılama taksir değil, olası kastla ve kasten öldürmeye dayalı fiiller olarak görme esasıyla” yapılmalıdır.DİYORDUK.

Ve Yargıtay Bursa/ Kemalpaşa’da 2009 yılında 19 madencinin iş cinayetinde hayatını kaybettiği davada duydu sesimiz ve Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği taksirle ölüme sebebiyet verme kararını bozdu. DARISI BÜTÜN İŞ CİNAYETİ DAVALARINA…

Tekraren söylüyoruz, işverenler ve denetim yükümlülüğü olanlar, yasal mevzuatımızda ifade edilen “iş ve işçi güvenliği ve sağlığı hükümleri” gereği olan iş güvenliği önlemlerini “ticari faaliyetinin başından beri almama” ve “ölümlerin meydana gelmesine sebebiyet verme”, “yasal yükümlülüklerini yerine getirmeme” ve “görevlerini ifa etmekten kaçınma” nedeniyle ASLİ SORUMLUDURLAR.

Ve biz aileler olarak diyoruz ki, adil ve bütün sorumluların yargılanması hususunda hükümet edenler etkili tutum almadıkça, Hâkimler-Savcılar ve Bilirkişiler her iş cinayetini “kamu düzenine dair bir suç” olarak görmedikçe, kamusal denetim mekanizmaları etkili olarak yerine getirilmedikçe, işverenlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri almasında caydırıcılık artırılmadıkça, taşeron sistem devam ettikçe, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmadıkça, sendikalaşan işçileri işten atan işverenler cezalandırılmadıkça, sendikalar ve emekten/emekçiden yanayım diyen partiler-organizasyonlar görevlerini yapmadıkça… iş cinayetleri sürmeye devam edecektir.

Haziran ayı nöbetinde:

Ey Hâkimler- Savcılar ve Bilirkişiler! Adil- Vicdanlı ve Cesur olun diyoruz!.. Bir kez daha…

  • 2012 Şubat ayında, 11 işçi kardeşimizin yanarak hayatını kaybettiği, Marmarapark AVM inşaatı davasının 13.duruşması 6 Haziran’da görülecek. Bilirkişi Raporu’nu reddettik. Böyle bilirkişiliğe isyanımızı dile getirdik. Mahkeme talebimizi yerinde buldu ve yeni Bilirkişi Raporu alınmasına karar verdi. Yeni Bilirkişi Raporunu da kabul etmiyoruz. Böyle bilirkişiliğe ve biliminsanlığına isyanımızı dile getirmeye devam edeceğiz.
  • 2010 Eylül ayında BEDAŞ taşeronu ALKAMA’da çalışırken, eldiven dahi esirgenerek yüksek gerilim hattına arıza bakıma çıkarılan ve elektrik akımı dahi kesilmediği için hayatını kaybeden Erkan KELEŞ’in 3. duruşması 10 Haziran da görülecek. Uzun uğraşlar sonucunda yargılanmalarını sağlayabildiğimiz şirket yöneticilerini dinleyeceğiz.

 

  • 2013 Haziran ayında, 7 işçi kardeşimizin tek tek zehirlenerek ve boğularak hayatını kaybettiği, Güllük Belediyesi’ne ait AKFEN AŞ tarafından işletilen Atıksu Arıtma Sistemi İşletmesi davasının 1.duruşması 30.Mayıs 2014′te görüldü. Sayın Mahkeme sanık durumunda olan şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin duruşmaya getirilerek dinlenilmesini kabul etmeyerek, hukuk tarihine geçti. Nerdeyse, ifadeleri evlerinde alınacak.

İş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin, adalet arayan ailelerini Soma için dinleyeceğiz.

Vicdan sahibi, adalet duygusunu yitirmemiş herkes “bu vahşeti” anlayarak davranmalı diyoruz. “İş cinayetlerine dur diyebilmek için vicdan ve adalet nöbetine” başladık, devam ediyoruz.

  • Ve biz en çok canı yananlar, geride kalanlar için başka canlar yanmasın diye, her ayın ilk Pazar günü, Taksim Galatasaray Meydanı’nda 13.00′te bir saatlik Vicdan ve Adalet Nöbetimizi tutmaya devam edeceğiz…
  • 28Nisan diğer dünya ülkelerindeki gibi ülkemizde de İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri ANMA ve YAS Günü ilan edilmelidir. 3 yıldır başlattığımız talebin takipçisi olmayı sürdüreceğiz. change.org‘da (http://t.co/FE4zMj9AV8) başlattığımız imza kampanyasını talebimiz gerçekleşinceye kadar devam ettireceğiz.

Bu nöbetin gazetecisi Mehveş EVİN.

ÇARESİ YOK… BÜTÜN SORUMLULAR YARGILANACAK!

İŞ KAZASI DEĞİL CİNAYET!..

ADALET İSTİYORUZ…

ADALET ARAYAN İŞÇİ AİLELERİ

www.iscinayetleriniunutma.org

[email protected]

facebook.com/VicdanVeAdaletNobeti