Karadon Grizusu 2. Duruşma Notları

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessesesi’nde (Zonguldak’da) 17 Mayıs 2010′da 30 madencinin ölümüyle sonuçlanan grizu patlaması ile ilgili davanın ikinci duruşması yapıldı.

Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessesesi’nde -540 kodunda galeri sürme işini yapan taşeron Yapı-Tek Firması’nın çalıştığı alanda meydana gelen grizu patlamasında 28 işçi ve 2 mühendis yaşamını yitirmiş, 11 kişi de yaralanmıştı. Patlamayla ilgili Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki görülen davanın ikinci duruşmasına tutuksuz yargılanan sanıklar, mağdur aileler ve avukatları ve patlama sırasında yaralanan mağdurlar katıldı.

DSCF1986

Mağdur ailelere destek vermek amacıyla Bir Umut Derneği’nden Erbay YUCAK ve Davutpaşa’da meydana gelen patlamada yaşamını yitirenlerin ailelerinden bir heyet de duruşmayı izledi.

 

Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan ikinci duruşmada, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın TTK’da çalışan 24, Taşeron Yapı-Tek Firması’ndan 4 kişi olmak üzere toplam 28 kişi hakkında 3′er yıldan 15′er yıla kadar hapis cezası istediği iddianame okundu.

Ardından, sırayla sanıkların, mağdurların ve mağdur ailelerin ifadeleri alınarak tamamlanan ikinci duruşma; tüm sanıklar suçlamaları reddederken, bilirkişi raporunda da yanlışlıklar olduğu ve masa başında hazırlandığı iddiasıyla bilirkişi raporunu da itiraz ettiler.

Mağdur ailelerin sanıkların tutuklu yargılanma talepleri ve Türkiye Taşkömürü Kurumu üst yönetiminin de yargılanması talepleri reddedilirken; eksik evrakların tamamlanması, Yapı Tek Firması’nın Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden ticaret sicil numarasının ve imza sirkülerinin istenmesi, patlama öncesi Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessesesi’nde -540 kotundaki sondaj çalışmaları hakkında detayla rapor istenmesi, sanık ve mağdurların eksik ifadelerinin tamamlanması için duruşma 15 Mart 2012 tarihine erteledi.

Duruşma sırasında Yapı Tek Firması’nda çalışan sanıkların TTK Karadon Müessesesi çalışanlarını suçlaması, TTK Karadon Müessesesi’nde çalışan bazı sanıkların ise başta Yapı Tek Firması’nda çalışan ve patlamada yaşamını mühendis yitiren Ramazan Yavuz’u suçlamaları dikkat çekiciydi.

Duruşmadaki en ayrıntılı savunmayı ise sanıklardan TTK Karadon Müessese Müdürlüğü İş Güvenliği Baş Mühendisi Ahmet Kaya Altunsoy yaptı. TTK ile Yapı Tek Firması arasında imzalanan sözleşme sırasında 1457 sayılı İş Kanunu’nun yürürlükte olduğunu fakat daha sonra yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’na göre sözleşmenin düzenlenmediğini, bunun da yetki ve sorumluluk karmaşası yarattığını belirten Ahmet Kaya Altunsoy; TTK’nın kendi asli işi olan galeri sürme, hazırlık işini alt işverene vermekle kusur işlediğini, ihale aşamasından işin yapılmasına kadar olan süreçte TTK’nın yapılandırma hataları bulunduğunu dolayısıyla kurum kusurunun kişiselleştirilemeyeceğini söyledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin daha önce hem TTK Karadon Müessesesi hem de Yapı Tek Firması’nı denetlediklerini ve bir kusur bulmadıklarını, patlamadan sonra hazırlanan raporda ise “kitap yazdıklarını” belirtti. Altunsoy “TTK ve Yapı Tek Firması buradaki 28 sanıktan oluşmamaktadır” dedi.

DSCF1987

Karadon Müessesesi ocak elektrik servisinde çalışan sanıklar ise; bilirkişi raporunu hazırlayanlar arasında ocak elektrik konularında uzman bir kişinin bulunmadığını, buna yüzden elektrikle ilgili konularda yanlış veya eksik değerlendirmeler yaptıklarını belirttiler.

Karadon Müessesesi Merkezi Gaz İzleme İstasyonunda görevli maden mühendisi Taşkın Oruç; patlama öncesi gaz değerlerini Yapı Tek Firması’nın mühendisi Ramazan Yavuz’a bildirdiğini, kendilerinin bundan daha fazlasına yapma görev ve sorumluluğu olmadığını söylemesinin ardından söz alan avukat Deniz Dilaver’in; “olaydan sonra değiştirilen Merkezi Gaz İzleme Yönergesi’nde, ‘gaz izleme operatörü müessese müdürü adına görev yapar’ denilmektedir. Olaydan önce görev ve sorumluluklarınızı belirten bir bilgilendirme yapıldı mı? Sorusuna ise; “hayır. Patlamadan sonra çıkarılan yeni yönetmelik ayrıntılı olarak anlatıldı” dedi.

Mağdur aileler ise tüm suçluların ortaya çıkarılarak suçlarının cezasını çekmelerini istiyoruz derken; patlama sırasında ölen ve suçlanan mühendis Ramazan Yavuz’un annesi Hatice Yavuz, “benim çocuğum da buradakiler gibi mühendisti. Öldüğü için kendisini savunamaz. Ben oğlumu babasız büyüttüm, ölmeseydi şu an evlenmiş olacaktı. Damatlığı duvarda asılı duruyor.” dedi. Ramazan Yavuz’un kızkardeşi Aysun Gültekin ise; “sadece ölenlerin suçlanmaması gerek. Gerekli araştırmaların yapılmasını ve sorumluların ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Bazı sanıklar arka tarafa dönüp sürekli gülüyor. Bunası gülünecek yer değil. Biz canımızı kaybettik.” diyerek tepki gösterdi.

Patlama sırasında yaşamını yitiren işçilerden Adem Çengel’in ablası Fatma Elemen de; “Kardeşim olaydan 3 gün önce gazdan içeri giremediklerini anlatıyordu. Fareleri gözeterek içeride çalışıyoruz demişti. Buradakilerin vicdanı ölmüş anlaşılan, bunların hepsinin tutuklanmasını istiyorum.” dedi.
Patlamadan 8 ay sonra cesedine ulaşılan iki kişiden biri olan Dursun Kartal’ın eşi Gülizar Kartal da gözyaşları arasında, “Ben 8 ay her gün öldüm. Hızlı bir şekilde yargılanmalarını talep ediyorum” şeklinde konuştu.

Duruşmaya ara verildiği sırada mağdur ailelerin bazılarıyla görüşen Bir Umut Derneği ve beraberindeki Davutpaşa patlaması mağdurlarından oluşan heyet; “Karadon’daki grizuda yakınlarını yitirenlerin yanındayız. Kamuoyu oluşturmak ve ülkemizdeki bu tür iş kazası ölümlerinin önüne geçilmesi, sorumluların cezalandırılması, yetkililerin gerekli önlemleri almasını sağlamak için duyarlılık oluşturmalı, dayanışma ilişkileri kurmalıyız.” dediler.

28 sanığın ve mağdurların ifade verdiği duruşma sırasında dikkat çekici unsurlardan biri; savcının 1 kez soru sormasıydı. Bununla birlikte avukatların da; TTK Görev ve İş Tanımları, Gaz İzleme Yönergesi, TTK-Yapı Tek Firması arasındaki sözleşme, 4857 sayılı İş Kanunu açısından alt işveren-üst işveren ilişkisi ve sorumluluk paylaşımı, bilirkişi raporu, Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin denetleme raporları, TTK’nın kendi iç denetim raporları gibi mevzuata ilişkin soruları sormamaları izleyiciler ve bazı mağdur yakınları tarafından eleştirildi.

Bu duruşmada bir dikkat çekici unsur da; ilk duruşmaya izleyici olarak katılmayan Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda örgütlü Genel Maden İşçileri Sendikası’nın ikinci duruşmayı da izlememesi oldu. Kendi örgütlü olduğu ocakta meydana gelen bir patlamada, üstelik kendi üyeleri arasından yaralanan işçilerin de olmasına rağmen GMİS’in müdahil olmak bir yana duruşmaları bile izlememesi eleştirildi.